21 Temmuz 2018 Cumartesi

Opus

Nasıl yaşamak isterdin çocuk ? Coşkuyla yaşamak, hissederek yaşamak, yıldızlara ulaşmak için yaşamak? Görebileceğinden ötesini farkederek yaşamak ? İçinde akan azgın selleri deli köpük bırakarak yaşamak ? Engelleri bir bir yıkıp sınırsızca yaşamak ?

Tek bir yolu olmadığı gibi tek bir tanımı da olmayan bir süregeliş, insanlığın yüzlerce anlam yüklediği bir varoluş biçmi yaşamak. Aslında sadece yaşamış olmak için yaşıyorken, anlamsız bir anda gereksiz anlam kargaşası içinde buluyorsun kendini. Hayır senin dışında herkes mutlu değil, mutsuz da olmadığı gibi. Uzay boşluğunda paylaştırılmış bir enerji aktarımı olarak bakabiliriz yaşam döngüsüne. Evrendeki enerji dalgalarından payına düşeni fazla hırpalamasan iyi olur. Ne de olsa başka biriyle paylaşman veya komple kaybetmen an meselesi. Sadece enerji elindeyken tadını çıkartmaya bak, marsa gidemesen de marsın kızıllığında dans etmene engel olan beynindeki bir kaç nörondan başka bir şey değil. Hayır hayatı yaşayamadığın için evreni suçlayamazsın, kendi zincirlerini kıramadığın için zamansal ve mekansal nedenlerin arkasına sığınamazsın. Seçenekleri belirleyen değilsen bile seçimleri yapan sensin, aslında seçim yapmayıp sadece oluruna bırakan ve bir yaprak gibi sürüklenen mi demeliydm ? Evet bazı dengeleri zorlamanın çeşitli bedelleri olabilir lakin biz zaten istenmeyen sonuçların peşinde değil miyiz ? Koparmak istemiyor musun ruhunu bedeninden,  kim yardım edebilir ki ruhu bedenine dar gelene ? Kendi var oluşu dışında kim ?

Evet belki gündelik planlarda söndürdün gerçek hayallerini fakat nefes aldığın sürece neden tekrar başlamayasın ki ? Neden ikinci hakkı tırnaklarınla sökerek al(a)mayasın. Desteğe, söze, paraya mı ihtiyacın var sanki ? Git ve yaşa artık bahanesiz, yalansız, duraksız ve kendin gibi. Ödeyeceğin herhangi bir bedel özgürlüğünden daha değerli olmayacağı gibi sana neler kazandıracağını da denemeden bilemezsin.  Zira sıfırdan çıkılan bir hayatı bir önceki ile karşılaştırmak yaşayamamanın ufak bir göstergesi olmaktan daha öteye gidemez. İşte tam olarak bu yüzden en çok anı yaşamaya önem vermelisin. Tam olarak bu yüzden yaptığın ve yapacağın hatalar ile hayattan haz almayı bilmelisin. Biyolojik bir nesne olarak çürümekten kaçış yok evet fakat ruhunu da bedenin ile aynı oranda çürütmek zorunda değilsin çocuk! Aslında beraber çok güzel günlerimiz de oldu. Havanın nefes almaya değer, yıldızların coşkulu ve davetkar olduğu geceler ve sabahlar gördük birlikte. Ve hatta deliler gibi aşık olup geceler boyu sevişmişliğimizde yok değildir,  içtiğimiz üzüm taneleri şerefine.. Fakat çocuk artık biz daha çok biz gibi yaşamalıyız, varlığın ve yokluğun ötesinde bizi bekleyen gizemli bir hayat var. Birlikte el-ele, göz-göze, diş-dişe dirsek teması yürüyeceğimiz ve tüketeceğimiz o kadar çok yaşam enerjisi var ki.. Hadi sen şimdi uyu ben 2 kadeh sonra seni yakalarım.

Bu arada çocuk seni hiç bir yolculuğunda yalnız bırakmayacağımı bilmelisin. Sen yeter ki yürümek iste, ben sana kanat da olurum pençe de, yol da olurum köprü de .. Sen yeterki koş çocuk.




25 Mart 2018 Pazar

Arzular Arsız


(İtten aç yılandan çıplak
Gelip durmuşsam kapına
Var mi ki doymazlığım. )

Selam olsun yalnızların yalnızına, yalnızlığıyla barış ilan etmiş olana.

Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa ?

Bazen var olmak yok olmaktan daha ağır gelir. Lakin istesende yok olamazsın, varlığını ilan etmiş somutluğunu kanıtlamış bir enerji bütünü olarak hiçliğin karanlık boşluğuna karışmanın yolunu bulamazsın.  Her gece kendini yok etmeye adarsın beyninde sıkışmış nöronlara bağlı ucube bedenini, inat edersin, azim gösterirsin yine de başaramazsın. Yaşamını yok edemezsin, yaşamın ne kadar hiç olursa olsun kendini bir hiçe çeviremezsin, yaşamaktan kaçamazsın ve durup dururken hiç gereği yokken bir gece daha, sadece yaşarsın. Belki fazladan bir sigara yakınca mutlu hissedersin kendini yada alışılmış bir kadeh oluşuverir parmaklarının arasında. Bardağı çevirir dumanı üflersin geceye bir şiir bıakır yıldızlara isim koyarsın, karanlığın ihtişamına karşı koyamazsın ve şehrin en yükseğinden okkalı bir küfür sallarsın gelmiş ve gelecek olana. Bu esnada  kaçınılmaz son yine belli eder kendini ufukta ve döngünü tamamlarsın. Fakat korkarım ki hiçliğe asla düşemezsin.

 

Sevdiğim, kaçak baharım
Yüzüne boyandı gece
Toprağıma düştü yağmur
Ah süzüle süzüle

Ellerin tenimde ateş
Korkular bir adım öte
Dağlarımdan geçti rüzgar
Çığ düşüre düşüre



24 Mart 2018 Cumartesi

Bazı Geceler

Bazı geceler çok üzgün oluyorum. Lodos sahilden taraf vururken benliğimin karanlığına saplanmış bir bıçak gibi pişmanlığım ay ışığından tekrar bana doğru yansıyor. Yansıyan mı pişmanlığım yok sa pişmanlığım mı yansıtan onu henüz idrak edemesemde bazı geceler çok üzgün oluyorum. o kadar üzülüyorum ki bir insanın bu kadar üzülebilecek derecede evrimleşebilmiş olması obiyolojik açıdan mantıksız fiziksel açıdan imkansız geliyor fakat bütün denklemleri, beklentileri ve istaitksel hataları deler geçercesine üzülüyorum ben bazen.

Boynumda çıtırdayan iki omur omurların sağında hafiften gıcırdayan bir köprücük kemiği. Kemiklerin arasında artık kendinden bekleneni veremeyen bir kısım kas yapısı ve derinlerde hala hışımla kan pompalayan bir kalple yaşıyorum. Fakat bunlar genel olarak üzüntüm ve kişilğim ile alakasız duygu durum açıklamaları. Bu, benden ve benliğimden dışarıda, bazı zaaflarım ile  bir sebeple işgüzar bir bağlantısı olduğunu düşündüğüm saçma bir zıtlaşma öyküsü. Ki bunu algı süzgeçineden geçirip analiz verilerini kullancak kadar zeki de değilim ama bir şekilde olanı biteni anlatma yeteneğime güveniyorum sayın kalem.

Durulgan bir akşamın sabahında kaybolacağını bilmek ne kadar üzüyorsa galaksi ötesinde sakince parlamaya çalışan helyumu ile mutlu bir yıldızı, o derece üzgünüm. Elbette yıldızın ateşi sönmeyecek fakat kayda değer bir gözlem sunmakdıktan ve parladığını yansıtamadıktan sonr ne anlamı kalır füzyon dediğin olayın. Ne anlamı var ki koskoca evrende seni ve senin tepkilerini anlayacak, gözlemleyecek ve hesaplayacak gözler olmadıktan sonra ışık yılları boyunca yanmanın ?
Bir yıldız olmak gözlemlenemedikten sonra ne kadar anlamlı olabilir ki. Sevilmeyen bir insan olmakla eş değer bir sorgusal hesaplama denklemine düşmüş bir insanın kaybolduğu sorunsal bir karanlıkta ancak sorgulanabilir bir yıldızın yalnızlığı ve yan(m)lışlığı. Trilyonlarca yıldız milyonlarca mesafe ve tek bir farkediliş olur bu evrende. Evrenin derinlikleri kimi zaman sonsuzluğu ile büyüler kimi zamanda karanlığa sığınmış sonsuz ziyaretçisi ile. Lakin her ziyaretçi ve ve her büyülü gezegen bir yıldız ile birleşip farkedilmek ister. Adının konmasına ve bir anının ortak fotoğrafı olmasına muhtaçtır

Bazı geceler o kadar mutsuz oluyorum ki anlatamam sayın kalem.

Yani olmamak geliyor içimden

Üzgün olacağıma kadeh olayım diyorum bazen

Kendi kendime konuşma seanslarımda

Kadehte olamıyorum.

Ben bazı geceler hep üzgün oluyorum.

Fakatsız bir gölgeler diyarında

Güneşsiz bir sahilin kıyısında

Taşlaşan bir deniz yıldızı kadar

Üzgün oluyorum.

Fikirsiz bir şair güncesi

Okunmayacak bir defter satırı benimkisi.

Bazen kırmızı ağır kaçıyor

Siyahın gölgesinde

ve ben bazen çok mutsuz oluyorum sayın kalem.











Öylesine

Tuval Boyama kıpırtıları,
huzursuz gece sakinleri,
sahilin yeni doğum yapmış titrek lambaları..
Çığlık çığlığa bir karga, nefesini tüketti
Umursamaz, sorumsuz ney,
Gecenin karanlığında üflendikçe
kalın bir sis çöktü üstümüze.
Yalnız bu gecelerdir sabahın ilk habercisi,
alkolik sahipsizliğimizin efendisi.
Venüs ile Satürn arasındaki mesafe
Yürünür de..
Öleceksek ölelim o sorun değil.