12 Mayıs 2017 Cuma

Tekne



*
Tarihsiz bir hayat güncesi,
kalabalık okyanus tekne-sesi
Gündüzsüz martılar hırçın,
geceler köpüklü yalnız
bir başına dalga değil
Sebebi,
Biraz tekirdağ bazen efes,
genelde Kavaklıdere.
Paslı demir kokusu ve ispirto
eksik kalmaz asla
çamurla yıllandırılmış
yosun kokusu, keskin.
Balıkçının hırgür sesi
hınzır dumanı üflemekten
çatallı ve yoksul.
Ölüm fermanını doldurdu çoktan.
Balıkçı mı? Belkide değil,
lakin çetin ceviz, sakalı sararmış beyaz
Tepesinde 20 yıllık hikaye
Anıyla dolu, yeşil beresi.
Dedesi gazi babası çulsuz
Bir motor sesi, sonsuz tuzlu su
ve hiç bitmeyen rüzgar sahibi.
Kanun sever yeterki çalınsın,
iki tek atar sıkı sıkı.
Üstüne harmandalı çakmaz belki ama
ufaktan bir türkü tüttürür, ciğeri kadar.
Asker kaçağı değildir ama
Sevmez savaşı,  silahı
Ağda dans eden balığı sevdiği kadar.

**

Gençliği kalabalıktır,
teknesi kıskanmasın diye anlatmaz.
Soyulmuş kabarmış tahtalarına nazaran
temizdir kalbi teknenin.
İnat hikayesidir bu okyanus güncesi
dedim ya tarihsiz.
Çok kimseler şahit olmuştur
bu ihtiyarın hızlı gözlerine
lakin şimdilerde
yalnız
günbatımında
ufku takip eder.
Heyecanlı değildir,
bazı hayatlar bitmez
vakitsiz donar.
Kendisine batmış güneşi
başkalarının gündüzünde aramaz.
Korkak değildir,
geçmişten medet umacak kadar.
Hayalperestliği çoktan bitti,
"Şu tekneyi elden geçirsek yeter."

***

Şimdilerde sessizdir teknesi,
denizi,  havası, toprağı.
Sahilde bırakır bazen benliğini
günlerce.
Bıraktığı yerde bulur sonra,
kimsecikler dokunmaz dolanmaz burlarda.
Onunda olmuştur ay izini izleyerek
geceyi bölüştüğü,
kırmızı bir ruj ve narin bir tenle.
Sahilde hep yalnız ve güçsüz dolaşmadı
bu çatlamış ve pençemsi ayaklar.
Kimi zaman ayak izlerinden,
hayal yazdıkları olurdu.
Nefes sıcaklığı lodos soğuğunda dinlendirilir
bir parça gülümseme ile servis edilirdi.
Teknesi sonbahar yağmurunda
sarı yapraklara ev sahibi.
Zamanın hatırlanmaması gereken karanlığında
tanımsız bir mum ışığı aydınlatmıştı bütün galaksiyi
.
Sonsuz kere sonsuz gün öncesinden
biraz daha eski günlerde.

****

Sahilde boş bir teneke yuvarlandı,
bir kez daha,
martılar tekne sesine uyanmıştı.




8 Mart 2017 Çarşamba

Akli Yalnızlık Evresi

Simdi bir serçenin çığlığında
Saclarinin o kırılgan süzülüşü
Bir marti ağlıyor gökkuşağı sınırında
Tenine denk bir beyazlık
Gözlerine bakmaya cesareti olan delikanlı
Ve sessizliğindeki asalet
Kaybolmuş bir marti hayali sanki

Sevgilim demek sana
Sanki derinden kalbimi ellerimi
Yüzümü gözlerimi ve kafatasimi parçalayan
Sımsıkı bir yumruk sanki
Ağlamaya yüz tutmak kim bilir
Delicesine ağlamak haykırmak
Tutmak ellerinden ve seni sarmak
Bir kadehde içmek seni
Yüreğime kalbime ickime ve hayatıma saklamak seni
Sevmek seni opmek belkide
Bir şehre sahip olmak gibi
Olmayan surudurulmeyen bir hayati
Sonuna kadar öpmek
Öperken dirilmek yaşamak sanki
Sakaklardan elmacik kemiğine doğru akan goz yaşının sıcaklığı soğuk
Seni sevmenin yaninda
Milyar yillik evren sanki donuk
Ve seni bekkemis gibi

Ben olayim diye seni beklemis
Butun fizik ve boyutlar
Seni görmeyi beklemiş bütün sonbahar çiçekleri
Bir papatya sen kokla diye düşmüş toprağa
Hayat benim icin sana gelmek için yazılmış bir siir
Yasanti murekkebi senin gözlerinden kalbime akan bir nehir adeta
Seninle yasamanin özü aslinda yine senden ibaret bir hayati tekrar sana ulaştırmak sanki

Ve bazende herseyinle ve herseyimle özlemek seni ama yine de dokunmak bazen.

Seni öperek uyutamasamda öperek uyandırmayı istemek belkide hayat.

İyi geceler rüyalar prensesi