21 Ocak 2016 Perşembe

Karanlık Yalnızlığımız


Kaybeden anlar kaybedenin halinden ve yine kay
beden olur kayıp eden bedene kaybolmamış bir umut. Çünkü en iyi kaybeden bilir hayatın kayıp kayganlığını ve en iyi umudu yine kayıp bir bedende bulur kaybeden. Kayıp bir yazgının kayıp bir umudu olası tutar bazen insanın. Karşı gelemez buna, kayıptır kendiside ve iyi bilir, kayıp bir ruhun reçetesini.


Ruhun bedenden ayrılmamakta ısrar ettiği bir geceydi aslında. Ölmek lazım geliyordu fakat ölünemiyordu bir sebepten dolayı. Çünkü zordur bir ruhu öyle düpedüz çekmek bir bedenden. Esasen ısrarcıdır ve acıya alışıktır bir çok beden. Kolay kolay pes etmez öyle kolayca söküp alamazsın umuda yeşermiş bir ruhu. Önce kandırman gerekir sonra yavaş yavaş deriyi yüzer gibi ayırman gerekir bedenden. Hem çok acıtırcasına hem de hiç bir şey yokmuşçasına.  Aslına bakarsan olay bedeni kandırmaktan geçiyor. Beden yalnız olmadığına inanırsa herşeyini verebilir..ruh dahil.

Ömrüm.. dediğin, yalan mı gerçek mi sorgulaması içinde harcanmış bir kısa vakit. Göz açarsın fakat kapatamadan biter hayat döngüsü. Yaşamak ruhun bedene sahip olması mı yoksa bedende hapsedilmiş bir ruh mu? Sorguladıkça çıkılmaz bir saklambaç sanki. Saçma bir tiyatro yarıda kesilse çok mu büyük bir kayıp Doğmak yeterince muhteşem iken.

Nihayet anlıyoruz birbirimizi ufak ufak sarılırken soğuk bir kış masasında. Sarhoşlar sokak tarafında otururken umutsuzlar kalmış arka karanlık sıralarda. Soğukta kimsesizler varken sıcak karanlıklarda kalmış umutsuz umutlar. Umutların kandırıldığı zamanlarda, ertelenmiş hayallerin ıslağında uyandığımız sabahlara merhaba. Yine vermedik ruhu saplandık sahiplendik çok gerekliymiş gibi, sanki gerçekmiş gibi. Hayal ürünü bir gerçekliği yaşamak için sürdürdüğümüz inat... Dumanında yalnızlığın azalmaktaydı sanki.. Bir şişe, bir kapak sonra.. eninde sonunda yalnızlık..

Yalnızlık esasen kazanılmış bir özgürlük lakin kaybedilmiş bir savaş sanki. Kaybettiğin bir hayat varken kazandığın bir ruha sahip olmak gibidir yalızlık. Yalnızlık, buza kesmiş bir gecenin ayazında kar yağışından keyif almak gibidir. İliklerine kadar donarsın fakat suratında anlamsız bir sırıtış olur... Yalnızlığını sever insan zamanla ister istemez. Yarım kalmış bir solo gibidir bitsin istersin eksik kalır, tamamlarsın soluk.. Ne olduğuna varabilir ne de olmak istediğini anlatabilir. Kendi kalıbına uymayan bir rock yıldızıdır yalnızlık. Bazen fazla gösterişli, bazen yalnız bir adamdır sahnede siyahlığın arasında kaybolmuş, sessiz bir ayyaş..

Bazen saturnus olur herşey ve çok sıkılırsın şarkılardan. Ama bazen cidden herşey saturnus olur ve sıkılsan dahi dinlersin. Çünkü jupiter ve saturnus iyidir hem dinlenir hem izlenir zaman zaman. Bazen şarkı olur insan bazen öylece tekrarlanan bir nakarat.

Bir sigara dumanının yalnızlığında terketti bizi soluk beyaz kar taneleri ve bu sessiz yaprak dökümünde buluşturabildik solmaya yüz tutmuş benliğimizi. Benliğimiz -ki kalmışsa eğer bunca yıpranmaya rağmen çok değerli olmalıydı- sessizce terketmeye hazırlanıyordu sanki bedeni. Benlik ruha aşıktır ama bedene bağlıdır esasen(bana öyle geliyor) fakat tek ölümcül yarası umutsuzluktur sanki. Çünkü umutsuzluk alır götürür benliğin varoluşsal katmanlarını teker teker yer, bitirir.

Bu yüzdendir ki umut eder insan herşeye rağmen ve bazen yanlış insana rağmen umut eder insan.. Sonsuz bataklığında kaybolur ağır bir kara deliğin(ki kendisinin varlığı yokluğu temsil eder kimi zaman), ışıksız bir sabaha merhaba demek kadar zorken yeniden yaşamak.

Kimisi yaşar mantık uğruna nitekim sana da selam olsun ey düzen insanı.. Fakat bizim amacımız mantığına sığdıramadığı kalplere sahip olanlarla bir olmaktır esasen. Yanlış yerde yanlış zamanlarda olan insanla hiç olmayan bir olur mu ey azizim? Aziz misin la sen? Siktir et..


Sonu olmayan hikayelere hayatlarını adayan ve sonsuz boşlukta kaybolan intaçı bünyelere selam olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder