26 Nisan 2015 Pazar

Kısa Kısa

     Şimdi burada yazılanların bir manası olduğuna inanlar var ya, öncelikle onlara kibarca bir siktir çekip sonra yazımıza başlayalım. Hayatında attığın onbinlerce adımdan hangi birinde bir mantık var da, buraya gelmiş kendine bir anlam bulmaya çalışıyorsun lan ayyaş demezler mi adama?

     Okuyacaksın ve geçeceksin esasen böyle şeyleri fazla uzatmaya gerek yok. Mantık mi istiyorsun al; içiyoruz hemde bolca, sonra yazıyoruz sonra tekrar içiyoruz, içtikçe yazıyor yazdıkça içiyoruz. Bir nevi Bukowski sendromu bizimkisi. Yazarken dikkat ettiğim tek şey capslock tuşu. O da el alışkanlığı. Yoksa senin okuyupta ne anladığın zerre umurumda değil. Bunu bil ona göre okuyacaksan oku, rencide olduysan dakikasında siktir git. Ha bir de gün gelir fonda Deep Purple çalar gün gelir Müzeyyen, pek ortası olmaz anlayacağın.  Ortası olan insanlara anlatamam hikayelerimi anlatsam da tuhaf gelir muhtemelen, şu yan yatmış dünyanın dahi ortası kalmadı, benim neden olsun ki?

     Sallanan bir tekneden kayıp düşen bir balıkçı gibi düşmek istiyorum hayatının içine ve vurmak istiyorum alnının ortasına. Uyan artık ölmek için uyuduğun uykundan iki dakika hayatını korkmadan yaşa diye. Ey eksik daşşak, ey eğri burun.. Sınırları kendine sen koyuyorsun esasen ama farkında değilsin. Ne parası ne zamanı engel değil şu hayatı gerçekten yaşamana, hissetmek bir kuşun kanat çırpışını sana uzak değil, aç gözlerini koca bir siktir çek ve yaşa. Çünkü buna bir çözümün yok, öyle de yaşayacaksın böyle de yaşayacaksın kimse sıkıldı diye ölmüyor bu siktiğimin dünyasında.  Sike sike yaşıyor. Madem yaşıyorsun hakkını ver, mesela yaşama hakkı elinden alınmış çocuklar için yaşa, vurulup düşmüş, ekmek çaldığı için hapse atılmış, tecavüze uğramış, hayatı gasp edilmiş tüm çocuklar için yaşa! Yaşa ve öl.  Zombi gibi yarım bir hayatı yaşayıp, ruhu olmayan bir bedeni çürütmektense hayalleri uğruna çürüyen bir bedene adım at.

   Sev bazen, hemde çok sev. Bazen nefret et ve hiç yeri değilken bas kahkahayı. Hisset yaşamın özgür nefesini önce bedeninde sonra özünde. Sen bunun için varsın ve her ne kadar kendini bilmediğin varlıkların solumadığın havaların tesiri altında gibi düşünsende, kaderini kontrol eden yine sensin. Eğer birilerine söveceksen önce kendine söveceksin. Nefes alıp verdikçe yaklaştığın ölüme aslında doğumdan itibaren kardeşsin.

    Ölümle arandaki tek engel hayat ve bu hayatta er yada geç birini seveceksin. 'Hangimiz Sevmedik' ki..? Çok sevmeyeceksen hiç sevmeyeceksin esasen, eğer seviyorsan etrafındaki herşey ve herkes buna değer olmalı. Beraber geçirdiğin her an pırlanta kadar değerli olmalı. Olmalı ki gün gelir de kaybedersen o çok sevdiğin insanı üzüldüğüne değsin..Ölüm yada ayrılık vuku bulduğunda gözyaşların pınar olsun utandırsın seni ve hayattan soğutsun. O kadar çok sev ki onsuz hayat seni kollarında boğsun... Bu sevgi senin şu eşşek ziki karakterine bir anlam bulsun.

     Sonsuz insanın yaşadığı şu dünyada sonsuz aşklar, sonsuz kaybedişler ve sonsuz acılar yaşanmıştır. Bir kaç yüzyıl daha yaşanacak gibi duruyor. Yani bunun bir sonu olmayacak.  Votka her zaman eksik kalacak, gülümsemeler er geç bir gün solacak, hayaller başka baharlara kalacak, gazetelerde okunan başarı öykülerinin arasında senin dillere destan başarısızlık öykün yer almayacak.
Bunu bile bile, göz göre göre yaşayacaksın ki adaletini sevdiğimin dünyasında gülüşümüz sonsuza kadar çınlasın, çınlasın ki her gülüş, yaşamasını bilmeyenlere arsız bir rehber olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder