Simdi biz burada seninle dans etmiyoruz ama sakin de degiliz sanki. Vazgeçilmişliklerin ve unutulmuşlukların kiyisinda kendi yalnızlığında boğulmuş gencecik iki anatomiyi çarpıştırmaya gerek var miydi? Kimin kimseziligi daha güçlü, kimin bozulmuşluğu, kirilmisligi ve bozgunu daha celiskili..
Ben seni çok özledim, gece beni çok yordu. Birazdan gun dogacak bilirim fakat, bedenim senin güneşini bekler. Simdi kim bu olan bitenlere hazırlıklıyım derse, kuyruklu bir yalan söyler.
Benim anlamsız karsi koyuşlarıma alışamadın biliyorum. Senden başka gözlerinde uykuya dalacak kimseyi istemem, senden baska evinde nefes alacak kimseyi beğenmem.
10 yil önceydi. Ayin yandığı bir aksamda senin gözlerinde kaydolmuştum. Seni aradım hep, nefeslerin çığlığa dönüştüğü bir gecede, parlak bir yildiza baktım, adin vardi, bir de yalnizligimiz vardi. Sabah kadar şiir okudum, sarki söyledim, biraz ictim ve agaclarin toprakla dans etmesini izledim. Güneşin bulutlarla alış verişini, günün geceye borcunu bildim. Sabahın gizli gizli karanlığa aşık olmasina tanık oldum ve buralardan komple uzaklaşmak istedim. Uzakların gidilebilir olduğu bir ülkede olduğumuzu düşledim.
Biraz deniz, biraz Ankara olur gecelerimiz.
Sabahinda yine ayaz var,
Ben sensiz uyanirsam bedenim harap olur.
Bu aksamlar beni bir vakit yaslandirmakta,
Ruhum senin varliginda bir sürgün.
Sarılmak istedim gözlerinden süzülüp giden yaşlara,
Bir arada düşelim istedim yanaklarından.
Ağır geldi senden savrulmak soğuk toprağa,
Gideceksen eger, uyut beni.
Gözlerim sensiz kapanmaz.