30 Nisan 2016 Cumartesi

Şimdi Sadece Gülümse Sevgilim

Sana bunları çok uzak biz gezegende sabah karşı dans eden kırlangıçların sonsuz yalnızlığından gem vurarak yazdığımı söylesem, yada açmayan bir sonbahar çiçeğinin dökülen yapraklarındaki son çiğ damlası gibi yalvarsam.. Ne fark eder.. Özledim seni bu gece bu sabah ve bu akşam. Gezegenin var olduğu bütün zaman dilimlerinde sana kayboldum ben.

Sonsuz karanlığında yalnızlığında sana ulaşabilmek, kimsesizlerin çöplüğünde yalnız bir baykuş gibi bakınırken bu boşluğa sana kavuşabilmek.. Çok mu şımarıkça ümitler bunlar, mesela yapışsam ellerine, haykırsam sana ve dünyaya ve sonsuz benliğine gitme desem.. Hıçkırıklarıma karışsa evrendeki bütün karanlıkların çığlığı, sessizce ağlasak beraber ve yokluğunda beraber kaybolsak, gideceksen eğer beraber göç etsek o masaldan yapılma şekerler diyarlarına.. O çok sevdiğin masallara inandırsak kendimizi yada hepsini geçtim biz masal olsak senle. Gözyaşlarına sığınsak soğuk bir sonbahar sabahı ellerimizi ısıtsak ağlak çocuksu nefesimizle..Özledim seni, hemde öyle çok.. Hafif meşrep üniversite şenliklerinde öper gibi seni sıcacık dudaklarından  ve kucaklamak o ince belini en kıvrak yerinden..

Senin hüznünü yaşamak bile yasak olabilir miydi tanrım? Hangi sessizlikte kimin kimsesizliğinde boğulduk sen ve ben.. Oysaki, bir adım dahi atmazdım ben senden öteye.. Dibinde yatardım varlığının o hesapsız birlikteliğinde. Sana aşığım dedim ve yıktım seni bütün benliğine sardığım defolmuşluğumla..

Durağan akışkanlığında hayatın sana taparken buldum kendimi, bütün tanrılar yanı başımdaydı oysaki üstüne üstülük o gecenin başında mutlu sayılırdık görece. Nereden çıktı bu zamansız hayasızlık? Hangi barışsız savaşın galibine bel bağlamıştık, Kim kazanmış ki yok olmayı, bunu bir kere daha sonsuz kez daha biz denemiştik, üstelik henüz ortada bir varoluşsal bir hesap dahi yokken. O saf gözlerinin ardındaki sonsuz güzelliğe dalmak varken neden intiharı seçtik..

Sana her gelmek istediğim bu kadar uzağına düşmeyi kabullenmeli miyim? Hayır !! Elbette bir kez daha şu sabah güneşine inat şu güvercinlerin ıslık ıslığa söyledikleri şarkılara inat senin o masum gözlerinde can bulmak için çabalayacağım o düş kırıklıkları limanında. Avucumda beyaz bir deniz yıldızı ile var olacağım senin karşında bir kez daha gülüşüne tapacağım. Biliyorum belki de sevmeyeceksin bu gelişimi belkide daha sonbahar bile olmamışken terkedeceksin bu denizleri ve delta ovalarını. Fakat sevgilim ben senin uğrunda dalgalanan bir deniz olmak için bağ bozumundan sonra düşen yapraklar gibi çıktım ana rahmindeki sıcak kuytumdan ve  bu kıyılar bu akarsu ve bu liman, hepsini aştım sana ulaşabilmek adına.

Şimdi sevgilim sana bunları çok uzak bir sabahtan kimsesiz bir gecenin uğruna yazıyorum. Seninle doğabilmek adına bir sonraki geceye, bu sabahı yakalım sessiz bir soluktan ılık cama yansıyan bir buğu misali ve öpüşmelerimize hayran kalsın nefes alıp vermekle mükellef her varlık. Kedilerin sabahlık giydiği umarsız gün doğumlarında dans edelim sorumsuz dalgaların eşliğinde.

Şimdi sadece gülümse sevgilim ve  gözlerindeki beni öp lütfen. Çünkü ben seni öpmeyi çok özledim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder