17 Mayıs 2016 Salı

Kıyılarında






I
Bir gece bir sabah
sonsuz yolcusuyum bu yolun.
Karanlık akşamların sahipsiz benliklerin,
kimsesiz sensizliklerin arsız bir müptezeliyim. 
Sana vurdum her kıyıda
seni gördüm aradım seni
uçsuz uçurumların bucağından
baktım aşağı, ürkmedim de,
sensizlikten duyduğum hüzün kadar.
Ulaşmak istedim sana, atladım
düştüm saatlerce,
günlerce, aylarca yıllarca
bir ömür düştüm bu uçuruma.
Seni bulana kadar, bu sonsuzluğun
dibini kazıyana kadar
ve buluncaya dek ellerini
gözlerinde boğulana kadar düşeceğim.

II
Şimdilerde uzakta çalıyor
elele tutuşup göz değdirdiğimiz zamanların
utanmaz çalar saatleri.
Zamanı geldi diyorlar sanki
seni öpmemin zamanının geldiğini
umursamadan hiçbir şeyi
zangırdayarak anlatıyorlar adeta.
Bir çalar saat ne kadar anlatırsa
o kadar anlatıyorlar.
Fakat ben,
maskara oluyorum
bir çalar saatin sesine
ve öpemiyorum seni doyunca.
Dokunmak istiyorum bedenine ve
sıkıca sarmak o belinden kıskıvrak
öpmek gözlerinden, yanaklarından
ve hüznünden, seni sonsuz boşlukta.
Boğulurken seninle,
öleceksek eğer
o gün ölelim istiyorum.
Dalgalı bir denizin anısı kalsın
yol alırken eski püskü
kıyısı dökülmüş, boyası akmış
ve tahtalarında ismin yazan bir vapur,
ki egeden akdenize yol almaktadır muhtemelen,
bir köşesinden bizim anılarımızla
sonbaharda sallansın istiyorum.

III
Bu zamanlar leylak ve begonya kokar
bu kıyısız şehrin renksiz sokakları.
İçinde kışın acımasız ayazını ve
ağır ağır yağan kar tanelerini barındırır bu bahar.
Her kış içinde biraz bahar barındırır,
her öfke saniyeler öncesinde bir sevinci
yok eder,
ve her ayrılık bir sevgiyi.
Kış baharı kaybeder
örter karayı, denizi ve sis kaplar
gökyüzünü, içini titretir, buza keser
nefesini ve sessizliğe bürünür şehir,
sırf sana eşlik etmek için..
Öfke sevince dem vurur,
içinde bir heves barındırır
kursakta kalmış, başlamamış
bir isyanın kokusudur.
Ayrılık,
gözlere kazınmış bütün anıları,
yağmurlu bir kumsalda kalmış kahkahaları,
aralıksız sevişen ruhları ve
titrek bir mum ışığında, 
hafif bir meltemde saçları uçuşan
hafif çakırkeyf,
dans eden iki sevgiliyi barındırır.
Bir damla göz yaşının içinde iki kişi.

IV
Sana dönüp dolaşan bir denizin
girdabına aşık olmuş,
uçurumunda düşerken yüzüme vuran
o ılık havanın hissinde kaybolmuş,
ve sana bir o kadar da aşık olmuş
susuz ve soluksuz sana koşmuşum.
Bak yaz geliyor sevgilim.
Şimdi gözlerinle buluşmanın,
nefes sıcaklığında yanmanın
ılık rüzgarlı gecelerde
beline sarılmanın tam zamanı.
Kokun diyorum sevgilim,
sanki şuracıkta yanı başımda yatıyormuşçasına.

Bir nefes alıyorum dibine kadar sen varsın,
öbür nefeste yine seni özlüyorum.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder